“Söylesem tersi yok, sussam gönül razı değil.” (Fuzuli)
Sesimi duyan var mı?
“Konuşan sayısız öznenin sesleri yankılanmalıdır ve sayılamayacak kadar çok deneyimi konuşturmak gerekir. Konuşan öznenin her zaman aynı olması, sadece felsefenin normatif (norma, kurala bağlı) kelimelerinin çınlaması gerekmez. Her türlü deneyimi konuşturmak, konuşma yeteneğini yitirmiş olanlara, dışlanmışlara, can çekişenlere, ölüme kulak vermek gerekir. Çünkü biz dışarıda bulunuyoruz; oysa ki mücadelelerin karanlık ve yalnız yüzüyle gerçekten karşı karşıya olanlar onlardır.” ( M. Foucault / Hakikat ve İktidar )
- Erdoğan, deprem sonrası sosyal medyaya tepki olarak “Depremi durdurma şansımız var mı?”, yanıtını verdi. İktisatçı, gazeteci Mustafa Sönmez ise Twitter sayfasında cesur bir ifadeyle “Deprem durdurulamaz ama depreme ancak kadercilik önerip vergilerimizle soygun-baskı düzeni kurmaya çalışan AKP rejimini durdurmamız mümkün. Onu da başarmaya ve bu ülkeyi her tür doğal afete dayanıklı hale getirmeye kararlıyız, az kaldı”, dedi.
- “Deprem anı bizi korkuttu ama asıl vahim olan şu anki durumumuz. Asıl şimdi sorun; yardımlar bize ulaşmıyor.”, diyor Elazığ’daki depremzede ve epilepsi hastası vatandaş.
- Televizyonda gazeteciler(?) soruyor: ”Bu projelere ne kadar para gider?”. Jeoloji Profesörü Cem Yaltırak’ın yanıtı, “İstanbul’a bir yıl lale ekmezseniz bütün yer bilimleri projelerini finanse edersiniz. “ Vatandaşın yorumu : “20 TL bilet parası verdiğiniz filmi sonuna kadar eleştirebilirsiniz ama 110 milyar TL deprem vergisinin nereye gittiğini asla soramazsınız”.
- Depremden birkaç gün sonra sosyal medya hesabında Istanbul Teknik Ünversitesi Fen-Edebiyat Bölümü’nde profesor(?) olduğu söylenen Prof. Dr. Bedri Gencer adlı şahsın çağdışı depremle ilgili açıklaması : “…Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı.”.Oyuncu Tuna Arman ise “Binlerce tarikat şeyhinin bu ülkeye bir akut köpeği kadar faydası yok.”, dedi.
- Devlet memuru profesörün hakkında herhangi bir soruşturma açılmamış olması çok ilginç. Sosyal medya hesaplarından deprem ile ilgili yaptığı paylaşımlardan dolayı soruşturma açılan isimler provokatörlükle itham edilirken devlet üniversitesinde görevli bir devlet memurunun dekanlıktan izin almadan yaptığı açıklamanın, herhangi bir vatandaşın yaptığı açıklamadan daha bağlayıcı durumda olması gerekirdi. Bu tarz çağdışı söylemlere alışmamızın beklenmesinin kültürel fay hatlarında yarattığı tahribat, bumerang gibi geri dönecektir orta ve uzun vadede…
- Her türlü ses ve eleştirinin dikkate alınması gerekiyor bu dönemde. Deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası için bilim insanları ve gönüllülerle beraber koordineli ve denetimin düzgün olduğu ciddi çalışmalar yapılması gerekir. Deprem sonrasındaki dağıtımın ihtiyaç sahiplerine gerçekten ulaştığı, hem anlık hem de sonrası için dikkatle takip edilmeli… Devlet yetkilisi açıklama yapıyor:” Her şeyi devletten beklemek doğru olmaz, vatandaşlarımız tedbir almalı”. Deprem bölgesine yardım için giden üniversiteli genç kızımın cevabı: “Sizden hiçbir şey beklemiyoruz, çünkü vermeyeceksiniz, biliyoruz. “
- Çevre illerden Elazığ’a Suriyeli akını başlamış… Haberler, deprem mağduru insanların bölgesine gelen insani yardımların ulaşması, dağıtımı ve kontrolünde zafiyet yaratacağı yönünde.
- Kızıma deprem sonrasında, “Belki bir faydamız olur, oraya gidelim mi?”, dediğimde, “İlk yardım veya benzeri hiçbir konuda yeterliliğim yok, bir faydam olmayacak. Belki yardım kampanyasına destek olabiliriz. ”, diyerek odasına koştu. Sadece buradan yardım kampanyasına destek olmak çok daha mantıklıydı. Bu perspektiften bakıldığında deprem mağdurları dışında o bölgeye kayıtlı olmayan insanlar, yardım gibi bir konu dışında ne gerekçe ile bölgeye gider? Depremzede ve mülteci sorunları birbirinden farklı çözüm bekleyen konulardır.
* Yukarıdaki içerikler depremden sonra ilk dört gün çıkan sosyal medya platformlarından derlenmiştir.
Alice Harikalar Diyarı’nda, tavşanın peşinden koşan Alice, yol ikiye ayrılınca durur ve tavşana sorar: “Hangi yoldan gitmeliyim?”. Tavşan der ki, “Nereye gideceğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok.”.
“Sözüm, adı kalan bildik meclisten içeri…” – nuran barengi
* Şu Fırat’ın Suyu – ( Yöre : Elazığ, Kaynak Kişi : İzzet Altınmeşe, Derleyen : İhsan Öztürk )