Öznel Paradoks
“İnsanların kimi, neyi işaret ettikleriyle, neyi beğendikleriyle, neyi okuduklarıyla ya da neyi söyledikleriyle değil olumsuzluklar karşısında nasıl bir duruş sergiledikleriyle ilgileniyorum. Ama, bu siz de öyle yapın anlamına gelmiyor. ” (nuran barengi)
Küresel siyasette yaşanan kaos, her şey kötüye evrilirken gelişen teknolojiyle birlikte her an evimizin içinde, sokakta, sporda, müzikte ve her yerde…
Artan şiddet, değişen gündem, savaşlar, ekonomiye hükmeden güçlerin savaş görmemiş dünya liderleri, nükleer tehlikeler, mercek küçültüldüğünde ülkemizin içinde bulunduğu OHAL, TEOG sınavının kaldırılmasıyla orta ve dar gelirli grupların kaybolacak gelecekleri ve başarı öyküleri, erken seçim nedeniyle değişen üniversite sınav tarihi, ekonomik kriz, kapitalist düzenin getirdiği moderniteyle dayatılan teknoloji, kültürel uyum, bilgi ve yeterli teknik altyapı oluşmadan verilen kararlar, yitip giden etik değerler… Yaz yaz bitmez Haziran’a kadar.
Neden bu kadar çok tanıdık ve ne bu kadar düşünmeden, basma kalıp senaryolarla geçiştiriliyor?
OHAL’de seçimin normalleştirilmesi bir yana iktidar partisinden daha çok tarihten ders almayan ve her şeyi bildiklerini sanan, çemberimizi iyice daraltan muhalefet partilerinin bu şartlarda seçimi onaylaması ve geleceğe dönük A/B/C planları olmadan her telden ayrı bir sesle çareyi bir vitrin isime kilitlemek çok trajik. İktidardan vazgeçmek kolay mı? Her yerde görüyoruz; gücün ve paranın döndüğü küçücük bir yönetimde bile ne kadar Ali Cengiz oyunları dönüyor. Anlaşılmaz bir hevesle herkes yönetime aday. Üstelik ismini, sanını duymadığımız, kitleler üzerinde etkisi olmayan insanların isimleri aday olarak dolaşıyor medyada.
Her tarafta belirsizlik ve kaotik bir gündem varken bir milletvekili bir bakan kadar etkili olabilecek ama hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eden aydınlar, sanatçılar sayesinde (istisnalar vardır elbette), “Aydın” bu coğrafyada şimdilik sadece bir il. İnsansı robot Sophia’ya sorsak bu durumlara daha mantıklı yanıt ve çözümlerle gelebilir (şiir yazamaz o ayrı).
Her neyse…
Bunlar bir yandan tartışıla dursun; aklıma bir Rus atasözü geldi (Rus atasözü olup olmadığı da tartışılıyormuş gerçi):
“Ayıyı dansa kaldırırsan, dans, sen vazgeçtiğin vakit değil, ayı vazgeçtiğinde sona erer! “
En iyisi içe dönmek belki de…
Bu süreçler bizi aşar ;
suya sabuna dokunmadan biraz müzik, biraz film… Son seyrettiğim, Çelik Yağmuru adlı Güney Kore filmi farklı bir bakış açısıyla dünya siyasetinin yorumlanmasına belki bir bir ışık tutar.
Kim bilir?
Bir her neyse daha…
Çelik Yağmuru (Steel Rain) Filmi
Şu ara en büyük lüks gündelik yaşama dönmek.
Bu kaotik gündemde kolaja son bir paradoks da popüler kültürden :
Neden herkes böyle senkronize?!
Bu yazı yazıldıktan sonra, 27 Nisan 2018’de komşu Güney Kore ve Kuzey Kore’nin liderleri bir araya geldi:Küresel siyaset beklenilen, özlenilen kareler…