“I cannot imagine any writer who would not fight for his peace and quiet.“
“I prefer the absurdity of writing poems to the absurdity of not writing poems.”
Wislawa Szymborska (2 July 1923, Poznan – 1 Feb 2012).
BAZILARI ŞİİR SEVER
Bazıları –
yani herkes değil. Herkesin çoğunluğu bile değil ama azınlığı.
Okulları hiç sayma, orada zorunlu,
ve şairlerin kendileri,
olsa olsa her bin kişiden ikisi.
Sever –
ama kimisi de tavuk suyuna şehriye çorbası sever,
kimisi yersiz övgüleri ve mavi rengi sever,
kimisi modası geçmiş atkı sever,
kimisi haklılığını kanıtlamayı sever,
kimisi bir köpeği okşamayı sever.
Şiir –
ama ne menem bir şeydir şiir?
Bir dolu sallantılı yanıtverildi bu soruya.
Ama anlamıyorum ve anlamıyorum ve sıkıca tutunuyorum ona
düşmemizi engelleyen parmaklık gibi.
İkinci Dünya Savaşı’nı bütün korkunçluğuyla yaşayan ve yaşamın acımasızlığına karşı tek silahın onu hafif bir alaycılıkla karşılamak olduğunu genç yaşta öğrenen Szymborska, insani duruşuyla birlikte naif ve ironik şiirleriyle insanı derinden etkileyen çok sevdiğim şair. Şiirin Mozart’ı Szymborska, aşk, ölüm ve geçmiş gibi karmaşık konuları, basit objeler ve sıradan resimlerle tasvir etmesiyle tanınıyor.
“1923 yılında Polonya’nın batısındaki bir köyde dünyaya gelen Wislawa Szymborska, sekiz yaşında ailesi ile birlikte taşındığı Krakau’dan ayrılmadı. Szymborska, 1939 yılında Naziler Krakau’yu ele geçirdiğinde Yahudilerin toplama kampına gönderilmelerini engellemek için demiryollarında işçi olarak çalışmaya başladı.
Burada yatıyor birkaç şiir yazmış biri,
modası geçmiş parantezler gibi. Ölüye
Hiçbir edebiyat grubuna katılmadığı halde
Sonsuz bir dinlenme bağışlamış toprak.
‘ŞİİR SUSKUNLUKTA DOĞAR’
Çalışırken gizli gizli üniversiteye giden Polonyalı şair Szymborska, savaştan sonra sosyoloji ve edebiyat eğitimi aldı ama üniversiteyi bitiremedi. Szymborska’nın, ilk şiirlerinde sosyalizmin etkisi görülür. Daha sonra sosyalizmden duyduğu hayal kırıklığını dile getirmekten çekinmeyen Szymborska, kamuoyundan uzak yaşamasını seyrek verdiği bir röportajda,“ben kültürel bir kurum değilim. Kendimi sürekli gösteremem. Sabah sekizden akşam ona kadar konuş, konuş, konuş… Susmak için zamana ihtiyacım var. Çünkü şiir suskunlukta doğar” sözleriyle gerekçelendirdi.” ( yasamaugrasi.com adresinden alınmıştır.)